6619- عن عائشة رضي الله عنها: «أنها سألت رسول الله صلى الله عليه وسلم عن الطاعون فقال: كان عذابا يبعثه الله على من يشاء، فجعله الله رحمة للمؤمنين، ما من عبد يكون في بلد يكون فيه، ويمكث فيه لا يخرج من البلد صابرا محتسبا يعلم أنه لا يصيبه إلا ما كتب الله له، إلا كان له مثل أجر شهيد.»
Narrated `Aisha:I asked Allah's Messenger (ﷺ) about the plague. He said, "That was a means of torture which Allah used to send upon whom-so-ever He wished, but He made it a source of mercy for the believers, for anyone who is residing in a town in which this disease is present, and remains there and does not leave that town, but has patience and hopes for Allah's reward, and knows that nothing will befall him except what Allah has written for him, then he will get such reward as that of a martyr
مجھ سے اسحاق بن ابراہیم حنظلی نے بیان کیا، انہوں نے کہا مجھ کو نضر نے خبر دی، انہوں نے کہا ہم سے داؤد بن ابی الفرات نے بیان کیا، ان سے عبداللہ بن بریدہ نے بیان کیا، ان سے یحییٰ بن یعمر نے بیان کیا اور انہیں عائشہ رضی اللہ عنہا نے خبر دی کہ انہوں نے رسول اللہ صلی اللہ علیہ وسلم سے طاعون کے متعلق پوچھا تو نبی کریم صلی اللہ علیہ وسلم نے فرمایا کہ یہ عذاب تھا اور اللہ تعالیٰ جس پر چاہتا ہے اسے بھیجتا تھا۔ پھر اللہ تعالیٰ نے اسے مومنوں کے لیے رحمت بنا دیا، کوئی بھی بندہ اگر کسی ایسے شہر میں ہے جس میں طاعون کی وبا پھوٹی ہوئی ہے اور اس میں ٹھہرا ہے اور اس شہر سے بھاگا نہیں صبر کئے ہوئے ہے اور اس پر اجر کا امیدوار ہے اور یقین رکھتا ہے کہ اس تک صرف وہی چیز پہنچ سکتی ہے جو اللہ نے اس کی تقدیر میں لکھ دی ہے تو اسے شہید کے برابر ثواب ملے گا۔
Aişe r.anha Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'e veba hakkında soru sorduğunu, Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in kendisine şöyle cevap verdiğini nakletmiştir: "Veba Allah'm dilediği kimseye göndereceği bir azaptır. Ancak Allah bu hastalığı mu'minler için bir azap değil rahmet kılmıştır. İçinde veba salgını olan bir beldeye giren kimse Allah'ın onun için yazdığından başkasının başına gelmeyeceğini bilerek orada kalsın, sabretsin, ecrini Allah'tan bekleyerek oradan çıkmasın. Buna rağmen (hastalığa yakalanır da ölürse) ona şehit sevabı verilecektir. Fethu'l-Bari Açıklaması: De ki: "Allah'ın bizim için yazdığından başkası asla bize isabet etmez": Ayette yer alan yazmak kelimesi takdir etmek anlamında tefsir edilmiştir. Takdir etmek yazmanın ihtiva ettiği manalardan biridir. et-Taberi de Tefsirinde bu manayı vermiştir. Rağıb el-Isfahani şöyle demiştir: Yazgı ile 'gerçekleşen kader' kastedilir." Eğer Allah'ın geçmiş bir yazgısı olmasaydı" (el-Enfal, 8/68) ayeti de bu anlamda olup yazgı ile kader kastedilmiştir. " Rabbiniz kendi üzerine rahmeti yazdı. "(En'am, 54) ayetinde de bu mana kastedilmiştir. "De ki: "Allah'ın bizim için yazdığından başl<ası asla bize isabet etmez" yani onun kaderi ve kazası dışında bir şeyolmaz. Ragıb şöyle demiştir: Ayette bizim için anlamında L:.J kelimesi kullanılmış, kelimesi kullanılmamıştır. Bu da Allah'tan geleni nimet kabul etmek, zorluk addetmemek anlamındadır. Bir sonraki ayet bu tefsiri desteklemektedir: "De ki: "Bize iki güzel şeyin birinden başkasının gelmesini migözetir durursunuz?»(Tevbe, 52) Bu ayette iki güzel şeyle fetih ve şehitlik kastedilmektedir. Bunların ikisi de nimettir. İbn Battal şöyle demiştir: Bu ayetin kulların kendi irade ve kesbiyle başlarına gelen olaylar hakkında olmadığı söylenir. Bu ayet insanların kendi kendilerine elde etmeye güçleri yetmeyen, sadece Allah'ın fiili olabilecek sebeplerden dolayı başlarına gelenler hakkındadır. Ben buna şöyle cevap veririm: Genellemek daha doğrudur. İnsanların kendi kesp ve iradeleri ile başına gelen olaylar Allah'ın takdirine bağlıdır, O'nun iradesi ile gerçekleşir. Doğrusunu Allah bilir. Ragıb şöyle demiştir: Allah'ın kullara hidayet vermesi dört şekilde olur. Birincisi: Herkese payına düşen miktarda verilen hidayettir. Nitekim buna şöyle işaret etmiştir: "Rabbimiz bütün her şeye hilkatini verip, sonra da doğru yolu gösterendir"(Taha, 50) İkincisi: Nebilerin dua etmesiyle verilen hidayettir. Buna da şöyle işaret edilmiştir: "Onları emrimizle doğru yolu gösteren önderler kıldık. "(Enbiya, 73) Üçüncüsü: Kendisine doğru yol gösterilen kimsenin muvaffak olup doğru yolu bulmasıdır. Bu durum da şu ayetlerde açıklanmıştır: "Kim Allah'a iman ederse onun kalbine hidayet verir.'' "Allah hidayete erenlerin hidayetini artınr.»(Meryem,76) Dördüncüsü: Ahirette cennete ulaştırmaktır. Bu duruma da şu ayette işaret edilmiştir: "Bizi buna ileten Allah'a hamdolsun, Allah bizi bu yola iletmeseydi, kendiliğimizden bunu bulmuş olamazdık.(A'raf, 43) Bu dört hidayet aşama aşamadır. Birinciyi elde edemeyen ikinciye, ikinciyi elde edemeyen üçüncüye, dördüncüye erişemez. Üçüncüyü elde edemeyen dördüncüye erişemez. Üçüncü aşamada olan hidayeti elde etmek için önceki iki aşamayı elde etmek gereklidir. Ancak ikinci olmadan birinci, üçüncü olmadan da ikinci elde edilir. İnsan bir başkasını ancak dua etmek ve yolları tarif etmekle hidayete ulaştırabilir. Diğer aşamalarda olan hidayetlere ulaştıramaz. Bu duruma şöyle işaret edilmiştir: "Ve muhakkak ki sen dosdoğru yola iletirsin» (Şura, 52) Diğer hidayetlere ise şu ayette işaret edilmiştir: "Muhakkak ki sen sevdiğini hidayete erdiremezsin. Fakat Allah dilediğine hidayet verir.''(Kasas, 56) Musannif daha sonra veba hakkında Aişe r.anha'nın rivayet ettiği hadisi nakletmiştir. Bu hadis daha önce Tıp Bölümünde (5734 numaralı hadis) yeterince şerh edilmişti. Burada yer verilme amacı Hz. Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in bu rivayette "Allah'ın onun için yazdığından başkasının başına gelmeyeceğini bilerek" demiş olmasıdır
Telah menceritakan kepadaku [Ishaq bin Ibrahim Al Hanzhali] telah memberitakan kepada kami [An Nadhr] telah menceritakan kepada kami [Dawud bin Abi Furat] dari [Abdullah bin Buraidah] dari [Yahya bin Ya'mar] bahwasanya [Aisyah] radliallahu 'anhuma mengabarkan kepadanya, ia pernah bertanya Rasulullah Shallallahu'alaihiwasallam tentang thaun (penyakit pes, lepra), Nabi bersabda: "Itu adalah siksa yang Allah kirimkan kepada siapa saja yang dikehendaki-Nya, dan Allah menjadikannya sebagai rahmat bagi orang-orang beriman. Dan tidaklah seorang hamba di suatu negeri yang terkena penyakit tha'un dan ia tinggal disana, ia tidak mengungsi dari negeri itu dengan sabar dan mengharap pahala disisi Allah, ia sadar bahwa tak akan menimpanya selain yang telah digariskan-Nya baginya, selain baginya pahala seperti pahala syahid
قَضَى قَالَ مُجَاهِدٌ (بِفَاتِنِينَ) بِمُضِلِّينَ إِلاَّ مَنْ كَتَبَ اللهُ أَنَّهُ يَصْلَى الْجَحِيمَ (قَدَّرَ فَهَدَى) قَدَّرَ الشَّقَاءَ وَالسَّعَادَةَ وَهَدَى الأَنْعَامَ لِمَرَاتِعِهَا كَتَبَ নির্দিষ্ট করেছেন- (সূরাহ আস্ সাফফাত ৩৭/১৬২)। মুজাহিদ (রহ.) বলেছেন (بِفَاتِنِينَ) যারা পথভ্রষ্ট হয়, হ্যাঁ যার ব্যাপারে আল্লাহ্ লিখে দিয়েছেন যে, সে জাহান্নামে যাবে- (সূরাহ আ’লা ৮৭/৩)। (قَدَّرَ فَهَدَى) দুর্ভাগ্য ও সৌভাগ্য নির্দিষ্ট করেছেন। জীব-জন্তুকে চারণভূমিতে পৌঁছে দেয়া। ৬৬১৯ ‘আয়িশাহ (রাঃ) হতে বর্ণিত। তিনি একবার রাসূলুল্লাহ্ সাল্লাল্লাহু আলাইহি ওয়াসাল্লাম-কে প্লেগ রোগ সম্পর্কে জিজ্ঞেস করলেন। তিনি বললেনঃ এটা একটা ‘আযাব। আল্লাহ্ যার উপর ইচ্ছে তা পাঠান। আল্লাহ্ এটা মুসলিমের জন্য রহমত করে দিয়েছেন। প্লেগে আক্রান্ত শহরে কোন বান্দা যদি ধৈর্য ধরে বিশ্বাসের সাথে অবস্থান করে, সেখান থেকে বের না হয়, আল্লাহ্ তার জন্য যা লিখেছেন তা ছাড়া কিছুই তাকে স্পর্শ করবে না, সে অবস্থায় সে শহীদের সাওয়াব পাবে।[1] [৩৪৭৪] (আধুনিক প্রকাশনী- ৬১৫৮, ইসলামিক ফাউন্ডেশন)