حديث الرسول ﷺ English الإجازة تواصل معنا
الحديث النبوي

حديث ينزل ربنا تبارك وتعالى حين يبقى ثلث الليل الآخر كل ليلة فيقول من يسألني - سنن ابن ماجه

سنن ابن ماجه | (حديث: ينزل ربنا تبارك وتعالى حين يبقى ثلث الليل الآخر كل ليلة )

1366- عن أبي هريرة، أن رسول الله صلى الله عليه وسلم، قال: " ينزل ربنا تبارك وتعالى، حين يبقى ثلث الليل الآخر، كل ليلة، فيقول: من يسألني فأعطيه؟ من يدعوني فأستجيب له؟ من يستغفرني فأغفر له؟ حتى يطلع الفجر " فلذلك كانوا يستحبون صلاة آخر الليل على أوله


ترجمة الحديث باللغة الانجليزية

It was narrated from Abu Hurairah that the Messenger of Allah (ﷺ) said:“Our Lord, the Blessed and Exalted, descends when one third of the night remains, every night and He says: ‘Who will ask of Me, that I may give him? Who will call upon Me, that I may answer him? Who will ask My forgiveness, that I may forgive him?’ until dawn comes.” Hence they used to prefer voluntary prayers at the end of the night rather than at the beginning

Al-Albani said: Hadith Sahih


ترجمة الحديث باللغة الأوردية

ابوہریرہ رضی اللہ عنہ سے روایت ہے کہ رسول اللہ صلی اللہ علیہ وسلم نے فرمایا: جس وقت اخیر کی تہائی رات رہ جاتی ہے تو ہمارا رب جو کہ برکت والا اور بلند ہے، ہر رات آسمان دنیا پر نزول فرماتا ہے، اور فرماتا ہے: کوئی ہے جو مجھ سے مانگے اور میں اس کو دوں؟ کوئی ہے جو مجھ سے دعا کرے اور میں اس کی دعا قبول کروں؟ کوئی ہے جو مجھ سے بخشش طلب کرے اور میں اسے بخش دوں؟ اور یہ سلسلہ طلوع فجر تک جاری رہتا ہے ، اس لیے صحابہ کرام رضی اللہ عنہم اخیر رات میں عبادت کرنا بہ نسبت اول رات کے پسند کرتے تھے ۱؎۔


ترجمة الحديث باللغة التركية

Ebu Hureyre (r.a.)'den rivayet edildiğine göre; Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şüyle buyurdu. demiştir : «Gecenin üçte biri kalınca her gece Rabbimiz Tebareke ve Teala keyfiyeti bizce meçhul bir durumda (birinci göğe) inerek şafak sökünceye kadar buyurur ki: Kim ben'den bir şey istiyor ki ben ona vereyim? Kim bana dua ediyor ki onun duasına icabet edeyim? Kim ben'den mağfiret diliyor ki ona mağfiret edeyim?» Diğer tahric: Buharî, teheccüd, tevhîd; Müslim, müsafirîn; Tirmizî, salat, da'vat; Ebu Davud, salatu tatavvu, sunne; Darimî, salat; Muvatta\ Kur'an; Ahmed b. Hanbel, II, 264, 267, 282, 410, 487, 504. AÇIKLAMA (1364, 1365 ve 1366): Amr (r.a.)'ın hadisi zevaid türündendir. Müslümanlığı ilk kabul eden hür ile Ebu Bekir (r.a.) kasdedilmiş, Köle'den maksat da Bilal-i Habeşi (r.a.)'dır. ' Hadisin: «Gecenin tam ortası..." mealindeki ifadesinden maksadın gecenin son yarısı olduğu Sindi'de belirtildiği için tercemede buna işaret edilmiştir. Şu halde hadis, en faziletli olan gecenin son yarısının başlangıcı olan gecenin ortasını bildirmiştir. Bu hadisteki: "Allah'a en yakın saat...'' tabirinden maksad, sevabı en çok ve en makbul zamandır. Çünkü Allah Teala'ya maddi anlamda yakınlık ve uzaklık söz konusu değildir. Bununla beraber ehli sünnet ve'l-cemaa'nın da görüşü olan şu esas ta göz önünde bulundurulmalıdır ki; Lafzen bahsedilen bir yakınlık söz konusudur ve bu yakınlık kabul edilir ama nasıl olduğu konusunda fazla yorum yapılmaz. Aişe (r.anha)'nın hadisi zevaid türünden sayılmıştır. Halbuki Kütüb-i Sitte'nin tümünde Aişe (r.anha)'nın buna benzer hadisi vardır. Buhari'deki Aişe (r.anha)'nın hadisi şöyledir: Aişe (r.anha)'dan Reslilullah (s.a.v.)'in gece namazının nasıl olduğu sorulmuş ve kendisi şöyle cevap vermiştir: Resululah (s.a.v.) gecenin evvelinde uyurdu, sonunda da kalkıp namaz kılardı. Sonra yatağına dönerdi. Müezzin sabah ezanını okuyunca (yatağından) sıçrardı. Şayet kendisinin bir ihtiyacı olursa guslederdi. Yoksa abdest (alıp (namaza) çıkardı." Ebu Hüreyre (r.a.)'in hadisi Kütüb-i Sitte'nin tümünde rivayet edilmiştir. Bu hadiste Allah Teala'nın her gece dünyaya en yakın olan birinci goge indiği bildirilmiştir. Mekandan münezzeh olan Allah Teala'nın inişinden maksadın ne olduğu hususunda alimler arasında ihtilaf vardır. EI-Menhel yazarı bu hususta geniş izahat vermiş olup, özetle şöyle demiştir ; "Bu hadis, müteşabih sıfatlara ait hadislerdendir. Bu gibi hadislerin yorumu hakkında selef ve halef alimlerinin meşhur iki görüşü vardır. Müctehid dört imam'ırı , Zühri, Evzai, İbnü'l-Mübarek, Mekhul, Süfyan-ı Sevri, İbn-i Uyeyne el-Leys bin Sa'd ve iki Hammad'ın dahil bulunduğu selefin cumlıuru. bu gibi hadislerin yorumu hakkında şöyle demişlerdir. Allah Teala'nın sıfatlarına ait olup, zahirine göre Allah Teala'nın başka şeylere benzetildiği görülen hadislerin yorumunda açık ve selametli yol, bu hadisleri zahirine göre bırakıp icmalen buna inanmak ve Allah Teala'yı benzetmekten ve keyfiyetten tenzih etmektir. Çünkü: «Hiç bir şey O'na benzemez. O, işiticidir, görücüdür.» [Şura 11] ayeti, Allah Teala'nın hiç bir şeye benzemedigini bildirmiştir. Bu mezheb, bizim de benimsediğimiz en salim mezhebtir. Halef'in cumhuruna gelince; Onlar müteşabih ayetleri ve hadisleri Allah Teala'nın şanına layık bir takım yorumlarla yorumlamışlardır. Çünkü Allah Teala'nın cisim olmak, hareket etmek, durmak, yön taşımak, inmek, bir yerde durmak ve benzeri durumlardan münezzeh ve pak olduğu kat'i delillerle sabittir. Bunlar bu hadisteki inişi Allah'ın bizzat inişi değil, görevli meleğinin inişi olarak yorumlarlar. Arap dilinde bu tür ifadeler kullanılır. Mesela devlet başkanının emriyle görevli memurları bir şey yaptıkları zaman: Devlet başkanı yaptı denilir. Şöyle de yorumlanmıştır: Allah'ın inişiyle Onun kullarına yönelmesi hepsine rahmet etmesi ve tümüne ikramda bulunup dualarını ve mazeretIerini kabul buyurması kastedilmiştir. Ayni'nin Buhari'nin şerhinde naklen beyan ettiğine göre bazı alimler; Allah'ın inişiyle Onun tenezzül buyurması kastedilmiş, demişlerdir. Yani Allah'ın azametine bakılırsa hakir ve fakir olan Kulların yakarış ve yalvarışlarına iltifat etmemesi beklenir. Lakin Allah lütfunu esirgemeyip tenezzülen kullarına iyilik eder. Müslim'in İmam-ı Malik'ten olan rivayetindeki: «Rabbimiz tenezzül buyurur» ifadesi bu yorumu te'yid eder. Çünkü tenezzül, manevi nüzul anlamına gelir. Hatta ilk akla gelen mana budur. Ebu Bekir bin Furek'in bazı güvenilir ravilerden nakline göre hadisteki fiil,yunzilu.olarak zaptedilmiştir. Fiil böyle okununca cümlenin manası: «Rabbimiz Tebareke ve Teala birinci göğe melek indirir.» şeklinde olur. EI-Menhel yazarı, yukarıdaki bilgileri verdikten sonra şöyle der: Bu konuda uymaya ve kabule şayan en selametli yorum selef mezhebinin yorumudur. Beyhaki bu konudaki mezhebIeri naklettikten sonra: En selametli mezhep, keyfiyetinden (nasıl olduğundan) bahsetmeden ve kastedilen manayı araştırmadan buna inanmaktır. Ancak Peygamber (s.a.v.) tarafından bir açıklayıcı bilgi sabit olursa ona dönülür. Nitekim alimler, bu tür hadislerin belirli bir şekilde yorumlanmasının zorunlu olmadığı bususunda ittifak etmişlerdir. Şu halde en salim yol, bunun ilmini Allah'a havale etmektir, demiştir . EI-Menhel yazarı daha sonra bu konudaki mezhebIerin görüşlerini açıklayıcı mahiyetteki Nevevi'nin Müslim'in şerhindeki beyanını nakleder. Bu beyan, yukardaki açıklamanın bir benzeri olduğu için bunu aktarmaya gerek görmÜyorum. EI-Mirkat şerhinin yazarı, Nevevi'nin söz konusu beyanını zikrettikten sonra şöyle der: "Nevevi'nin bu beyanı ile Ebu İshak-ı Şirazi, İmamu'l-Haremeyn, Gazali ve başka bir çok imarnın beyanından anlaşılıyor ki bu hususta selef mezhebi ile halef mezhebi mensupları Kitap ve Sünnet'te varid olan müteşabih cümlelarin zahirine göre manalandırılmamas! hususunda ittifak halindedirler. Allah hakkında Kitap ve Sünnet'te varid olan gelmek, inmek, el, yüz, öfke, acımak, arş'ta oturmak,. gökte olmak gibi sözlerin zahiri manasının, Allah hakkında aklen imkansız olduğu kat'idir. Bunların zahiri manalarına inanan kimselerin İslam'dan çıktığı hususunda icma' vardır. Bu sözlerı zahiri manaya hamletmek mümkün olmayınca selef ve halef alimleri, bunları te'vil etmek zorunda kalmışlardır. Selef ve halef alimleri, bu husüsta müttefik olmakla beraber, yorumlama şeklinde ihtilaf etmişlerdir. Selef alimlerinin ekserisinin mezhebine göre bu sözleri, zahiri manasından döndürmek zorunludur. Ama bunları hiç bir mana ile yorumIamamak ve Allah Teala'nın şanına layık kemal sıfatlarının haiz olduğuna ve her tür noksanlıklardan nezih ve pak olduğuna itikad edilir. Bu görüş, icmali bir yorum mahiyetini arzeder. Halef alimlerinin ekserisi ise bu sözleri Allah'ın şanına layık bir şekilde yorumlamak yolunu tutmuşlardır. Bu yol, tafsili bir yorum mahiyetini arzeder ..... HADİSİN FIKIH YÖNÜ : 1- Gece namazına kalkmaya teşvik vardır. 2- Gecenin üçte ikisi geçtikten sonra ibadet etmek daha faziletlidir. 3- Gece ibadetine kalkıldığında dua etmek, dileklerde bulunmak ve istiğfar etmek arzulanır. BUHARİ RİVAYETİ VE İZAH İÇİN BURAYA TIKLAYIN. MÜSLİM RİVAYETİ VE İZAH İÇİN BURAYA TIKLAYIN EBU DAVUD RİVAYETİ VE İZAH İÇİN BURAYA TIKLAYIN


ترجمة الحديث باللغة الإندونيسية

Telah menceritakan kepada kami [Abu Marwan Muhammad bin Utsman Al Ustsmani] dan [Ya'qub bin Humaid bin Kasib] keduanya berkata; telah menceritakan kepada kami [Ibrahim bin Sa'd] dari [Ibnu Syihab] dari [Abu Salamah] dan [Abu Abdullah Al Aghar] dari [Abu Hurairah] bahwa Rasulullah shallallahu 'alaihi wasallam bersabda: "Pada setiap malam Rabb kita Tabaaraka wa Ta'ala turun pada sepertiga malam akhir, lalu Ia berfirman: "Siapa yang meminta kepada-Ku maka Aku akan memberinya, siapa yang berdo`a kepada-Ku maka Aku akan mengabulkannya, dan siapa yang meminta ampun kepada-Ku maka Aku akan mengampuninya, " hal itu hingga terbit fajar. " Maka mereka lebih suka shalat di akhir malam daripada di awal malam


ترجمة الحديث باللغة البنغالية

। আবূ হুরাইরাহ (রাঃ) থেকে বর্ণিত। রাসূলুল্লাহ সাল্লাল্লাহু আলাইহি ওয়াসাল্লাম বলেনঃ প্রতি রাতের শেষ তৃতীয়াংশ অবশিষ্ট থাকতে আমাদের মহান প্রতিপালক (পৃথিবীর নিকটতম আকাশে) অবতরণ করেন এবং ফজর হওয়ার পূর্ব পর্যন্ত বলতে থাকেনঃ আমার কাছে যে চাইবে আমি তাকে দান করবো, আমার নিকট যে দুআ করবে আমি তার দুআ কবূল করবো, যে আমার কাছে ক্ষমা প্রার্থনা করবে, আমি তাকে ক্ষমা করবো। এ কারণেই সাহাবীগন রাতের প্রথমাংশ অপেক্ষা শেষাংশে সালাত (নামায/নামাজ) পড়া পছন্দ করতেন।



إسناده صحيح.
ابن شهاب: هو الزهري، وأبو سلمة: هو ابن عبد الرحمن، وأبو عبد الله الأغر: هو سلمان.
وأخرجه البخاري (١١٤٥)، ومسلم (٧٥٨) (١٦٨)، وأبو داود (١٣١٥) و (٤٧٣٣)، والترمذي (٣٨٠٥).
والنسائي في "الكبرى" (٧٧٢٠) و (١٠٢٤١) من طريق الزهري، بهذا الإسناد.
وأخرجه مسلم (٧٥٨) (١٧٠)، والنسائي في "الكبرى" (١٠٢٣٩) و (١٥٢٤٠) من طريقين عن أبي سلمة، عن أبي هريرة.
وأخرجه مسلم (٧٥٨) (١٦٩) و (١٧١) و (١٧٢)، والترمذي (٤٤٩)، والنسائي في "الكبرى" (١٥٢٣٧) و (١٠٢٣٨) و (١٠٢٤٢ - ١٠٢٤٨) من طرق عن أبي هريرة.
وهو في "مسند أحمد" (٧٥٠٩)، و"صحيح ابن حبان" (٩٢٠).
قال الحافظ ابن حجر في "الفتح" ٣/ ٣٠ وهو ينقل اختلاف أقوال الناس في معنى النزول: ومنهم من أجراه على ما ورد مؤمنا به على طريق الإجمال منزها الله تعالى عن الكيفية والتشبيه، وهم جمهور السلف، ونقله البيهقي وغيره عن الأئمة الأربعة والسفيانين والحمادين والأوزاعي والليث وغيرهم .
ثم قال: قال البيهقي: وأسلمها الإيمان بلا كيف والسكوت عن المراد إلا أن يرد ذلك عن الصادق فيصار إليه، ومن الدليل على ذلك اتفاقهم على أن التأويل المعين غير واجب فحينئذ التفويض أسلم.
اهـ.
وقال السندي: حقيقة النزول تفوض إلى علم الله تعالى، نعم القدر المقصود بالإفهام يعرفه كل واحد، وهو أن ذلك الوقت قرب الرحمة إلى العباد فلا ينبغي لهم إضاعته بالغفلة.