Hadith Arabic Ejazah Contact
Hadith

And those to whom your right hands have pledged is concerned with the covenant of - Sahih al Bukhari

Sahih al Bukhari | (Hadith: And those to whom your right hands have pledged is concerned with the covenant of )

4580- عن ‌ابن عباس رضي الله عنهما: «{ولكل جعلنا موالي} قال: ورثة.
{والذين عاقدت أيمانكم} كان المهاجرون لما قدموا المدينة يرث المهاجر الأنصاري دون ذوي رحمه، للأخوة التي آخى النبي صلى الله عليه وسلم بينهم، فلما نزلت: {ولكل جعلنا موالي} نسخت.
ثم قال: {والذين عاقدت أيمانكم} من النصر والرفادة والنصيحة، وقد ذهب الميراث، ويوصي له.» سمع أبو أسامة إدريس، وسمع إدريس طلحة.


Translate Hadith in English

Narrated Ibn `Abbas:Regarding the Verse: "To everyone, We have appointed heirs." (4.33) 'Mawali' means heirs. And regarding:-- "And those to whom your right hands have pledged." When the Emigrants came to Medina, an Emigrant used to be the heir of an Ansari with the exclusion of the latter's relatives, and that was because of the bond of brotherhood which the Prophet (ﷺ) had established between them (i.e. the Emigrants and the Ansar). So when the Verses:-- "To everyone We have appointed heirs." was revealed, (the inheritance through bond of brotherhood) was cancelled. Ibn `Abbas then said: "And those to whom your right hands have pledged." is concerned with the covenant of helping and advising each other. So allies are no longer to be the heir of each other, but they can bequeath each other some of their property by means of a will


Hadith meaning in Urdu

ہم سے صلت بن محمد نے بیان کیا، انہوں نے کہا ہم سے ابواسامہ نے بیان کیا، ان سے ادریس نے، ان سے طلحہ بن مصرف نے، ان سے سعید بن جبیر نے بیان کیا اور ان سے عبداللہ بن عباس رضی اللہ عنہما نے بیان کیا کہ ( آیت میں ) «ولكل جعلنا موالي‏» سے مراد وارث ہیں اور «والذين عاقدت أيمانكم‏» کی تفسیر یہ ہے کہ شروع میں جب مہاجرین مدینہ آئے تو قرابت داروں کے علاوہ انصار کے وارث مہاجرین بھی ہوتے تھے۔ اس بھائی چارہ کی وجہ سے جو نبی کریم صلی اللہ علیہ وسلم نے مہاجرین اور انصار کے درمیان کرایا تھا، پھر جب یہ آیت نازل ہوئی کہ «ولكل جعلنا موالي‏» تو پہلا طریقہ منسوخ ہو گیا پھر بیان کیا کہ «والذين عاقدت أيمانكم‏» سے وہ لوگ مراد ہیں، جن سے دوستی اور مدد اور خیر خواہی کی قسم کھا کر عہد کیا جائے۔ لیکن اب ان کے لیے میراث کا حکم منسوخ ہو گیا مگر وصیت کا حکم رہ گیا۔ اس اسناد میں ابواسامہ نے ادریس سے اور ادریس نے طلحہ بن مصرف سے سنا ہے۔


Translate Hadith in Turkish

İbn Abbas'tan şöyle söylediği rivayet edilmiştir: ولكل جعلنا موالي Ve liküllin cealna mevaliye ayetinde geçen Jıylmevaliye kelim-esi varisler' anlamına gelir. والذين عاقدت أيمانكم vellezine akadet eymanüküm ifadesi ise şu şekilde izah edilir: Muhacirler Medıne'ye geldikleri zaman, muhacir biri akraba olmamasına rağmen ensardan birine varis oluyordu. Çünkü Allah Rasulü sallallahu aleyhi ve sellem aralarında kardeşlik bağı kurmuştu. "(Erkek ve kadından) her biri için, varisler kıldık," ayeti, indi ve bu uygulamayı yürürlükten kaldırdı. Sonra İbn Abbas şöyle dedi: .....vellezıne akadet eymanüküm ayeti ise şu anlama gelir: Yeminlerinizin bağladığı kimselere de yardım edin, hediye verin ve nasihatte bulunun. Artık [yeminleşenler arasında] miras hakkı kalkmıştır. Ancak kişi arkadaşına vasiyyet edebilir. Fethu'l-Bari Açıklaması: "(Erkek ve kadından) her biri için, varisler kıldık," ayeti indi ve bu uygulamayı yürürlükten kaldırdı, rivayetinden, yeminleşen kimselerin mirasçı olduklarına dair hükmün bu ayet ile neshedildiği anlaşılır. İmam Taberı, Ali İbn Ebı Talha kanalıyla İbn Abbas'tan, onun şu sözünü nakletmiştir: İslam'dan önce insanlar birbirleri ile akit yaparlardı. Bu akit gereğince, onlardan biri öldüğü zaman, diğeri ona varis olurdu. Bunun üzerine Allah Teala şu ayeti indirdi: "Akraba olanlar, Allah'ın Kitabına göre, (mirasçılık bakımından) birbirlerine, diğer müminlerden ve muhacirlerden daha yakındırlar. Ancak, dostlannıza uygun bir vasiyyet yapmanız müstesnadır. "(Ahzab 6) Bu ayette Allah Teala yeminleşilen dostlara vasiyyette bulunabileceğini gösterdi. Katade'den şöyle dediği nakledilmiştir: "Cahiliyye döneminde insanlar birbirleri ile akit yaparlardı. Birbirlerine 'benim kanım, senin kanındır, sen bana, ben de sana mirasçı olurum' derlerdi. İslam dini gelince bu insanlara, mirastan payları olan 1/6'yı vermeleri emredildi. Sonra bu uygulama miras ayeti ile neshedildi. Bu konuda Yüce Allah şöyle buyurdu. "Akraba olanlar, Allah'ın Kitabına göre, (mirasçılık bakımından) birbirlerine diğer müminlerden ve muhacirlerden daha yakındırlar." Farklı senetlerle ilk dönem alimlerinden bir çoğundan bu görüş nakledilmiştir. Kabul gören görüş de budur


Translate Hadith in Indonesia

Telah menceritakan kepadaku [Ash Shalt bin Muhammad] Telah menceritakan kepada kami [Abu Usamah] dari [Idris] dari [Thalhah bin Musharrif] dari [Sa'id bin Jubair] dari [Ibnu 'Abbas radliallahu 'anhuma] mengenai firman Allah; Bagi tiap-tiap harta peninggalan dari harta….. (An Nisa: 33). Ibnu Abbas berkata; Yaitu dijadikan pewaris. Dan (jika ada) orang-orang yang kamu telah bersumpah setia dengan mereka, maka berilah kepada mereka bagiannya. Dahulu tatkala orang-orang muhajirin datang ke Madinah, orang Muhajirin dapat mewariskan kepada orang Anshar walaupun tidak ada hubungan kekerabatan. Hanya sebatas tali persaudaraan yang telah dilakukan oleh Nabi shallallahu 'alaihi wasallam di antara mereka. Tatkala ayat ini turun: Bagi tiap-tiap harta peninggalan dari harta….. (An Nisa: 33). Maka kebiasaan itu dihapus. Selanjutnya ayat: Dan (jika ada) orang-orang yang kamu telah bersumpah setia dengan mereka, maka berilah kepada mereka bagiannya, hal ini menunjukan bolehnya saling menolong, melayani, memberi nasihat, memberi wasiat selelah dihapuskannya saling mewarisi di antara mereka. Demikian juga Abu Usamah mendengar hal ini dari Idris dan Idris mendengar dari Thalhah


Translate Hadith in Bengali

وَقَالَ مَعْمَرٌ : و (مَوَالِي) وَأَوْلِيَاءُ وَرَثَةٌ. (وَالَّذِيْنَ عَاقَدَتْ أَيْمَانُكُمْ) هُوَ مَوْلَى الْيَمِيْنِ وَهْوَ الْحَلِيْفُ. وَالْمَوْلَى أَيْضًا ابْنُ الْعَمِّ، وَالْمَوْلَى الْمُنْعِمُ الْمُعْتِقُ، وَالْمَوْلَى الْمُعْتَقُ، وَالْمَوْلَى الْمَلِيْكُ، وَالْمَوْلَى مَوْلًى فِي الدِّيْنِ. مَوَالِيْ এক প্রকার হচ্ছে সে সকল আত্মীয়, যারা রক্ত সম্বন্ধের উত্তরাধিকারী। অপরপক্ষ عَاقَدَتْ أَيْمَانُكُمْ অর্থাৎ চুক্তিবদ্ধ উত্তরাধিকারী। আবার مَوْلَى-চাচাত ভাই, مَوْلَى الْمُنْعِمُ-যে দাস মুক্ত করে, مَوْلَى-আযাদকৃত দাস, مَوْلَى-বাদশাহ, مَوْلَى-মহাজন। ৪৫৮০. ইবনু ‘আব্বাস (রাঃ) হতে বর্ণিত। তিনি বলেন, وَلِكُلٍّ جَعَلْنَا مَوَالِيَ হচ্ছে বংশীয় উত্তরাধিকারী, وَالَّذِيْنَ عَاقَدَتْ أَيْمَانُكُمْ হচ্ছে মুহাজিরগণ যখন মদিনা্য় এসেছিলেন তখন তারা আনসারদের উত্তরাধিকারী হতেন। আত্মীয়তার জন্য নয় বরং রাসূলুল্লাহ সাল্লাল্লাহু ‘আলাইহি ওয়াসাল্লাম কর্তৃক তাঁদের মধ্যে ভ্রাতৃত্ব স্থাপনের কারণে। যখন وَلِكُلٍّ جَعَلْنَا مَوَالِيَ অবতীর্ণ হল, তখন এ হুকুম রহিত হয়ে গেল। তারপর বললেন, যাদের সঙ্গে তোমরা চুক্তি করে থাক সাহায্য-সহযোগিতা ও পরস্পরের উপকার করার। আগের উত্তরাধিকার ব্যবস্থা রহিত হল এবং এদের জন্য ওয়াসীয়াত বৈধ করা হল। হাদীসটি আবূ উসামাহ ইদরীসের কাছে থেকে এবং ইদরীস ত্বলহার নিকট হতে শুনেছেন। [২২৯২] (আধুনিক প্রকাশনীঃ ৪২১৯, ইসলামিক ফাউন্ডেশনঃ)