4240-
عن عائشة «أن فاطمة عليها السلام، بنت النبي صلى الله عليه وسلم، أرسلت إلى أبي بكر تسأله ميراثها من رسول الله صلى الله عليه وسلم، مما أفاء الله عليه بالمدينة وفدك، وما بقي من خمس خيبر، فقال أبو بكر: إن رسول الله صلى الله عليه وسلم قال: لا نورث، ما تركنا صدقة، إنما يأكل آل محمد صلى الله عليه وسلم في هذا المال.
وإني والله لا أغير شيئا من صدقة رسول الله صلى الله عليه وسلم عن حالها التي كان عليها في عهد رسول الله صلى الله عليه، ولأعملن فيها بما عمل به رسول الله صلى الله عليه وسلم.
فأبى أبو بكر أن يدفع إلى فاطمة منها شيئا، فوجدت فاطمة على أبي بكر في ذلك، فهجرته فلم تكلمه حتى توفيت، وعاشت بعد النبي صلى الله عليه وسلم ستة أشهر، فلما توفيت دفنها زوجها علي ليلا، ولم يؤذن بها أبا بكر وصلى عليها، وكان لعلي من الناس وجه حياة فاطمة، فلما توفيت استنكر علي وجوه الناس، فالتمس مصالحة أبي بكر ومبايعته، ولم يكن يبايع تلك الأشهر، فأرسل إلى أبي بكر، أن ائتنا ولا يأتنا أحد معك، كراهية لمحضر عمر، فقال عمر: لا والله لا تدخل عليهم وحدك، فقال أبو بكر: وما عسيتهم أن يفعلوا بي، والله لآتينهم، فدخل عليهم أبو بكر، فتشهد علي، فقال: إنا قد عرفنا فضلك وما أعطاك الله، ولم ننفس عليك خيرا ساقه الله إليك، ولكنك استبددت علينا بالأمر، وكنا نرى لقرابتنا من رسول الله صلى الله عليه وسلم نصيبا، حتى فاضت عينا أبي بكر، فلما تكلم أبو بكر قال: والذي نفسي بيده، لقرابة رسول الله صلى الله عليه وسلم أحب إلي أن أصل من قرابتي، وأما الذي شجر بيني وبينكم من هذه الأموال، فلم آل فيها عن الخير، ولم أترك أمرا رأيت رسول الله صلى الله عليه وسلم يصنعه فيها إلا صنعته.
فقال علي لأبي بكر: موعدك العشية للبيعة.
فلما صلى أبو بكر الظهر رقي على المنبر، فتشهد، وذكر شأن علي وتخلفه عن البيعة، وعذره بالذي اعتذر إليه، ثم استغفر وتشهد علي، فعظم حق أبي بكر، وحدث: أنه لم يحمله على الذي صنع نفاسة على أبي بكر، ولا إنكارا للذي فضله الله به، ولكنا نرى لنا في هذا الأمر نصيبا، فاستبد علينا، فوجدنا في أنفسنا.
فسر بذلك المسلمون وقالوا: أصبت، وكان المسلمون إلى علي قريبا، حين راجع الأمر المعروف.»
Narrated `Aisha:Fatima the daughter of the Prophet (ﷺ) sent someone to Abu Bakr (when he was a caliph), asking for her inheritance of what Allah's Messenger (ﷺ) had left of the property bestowed on him by Allah from the Fai (i.e. booty gained without fighting) in Medina, and Fadak, and what remained of the Khumus of the Khaibar booty. On that, Abu Bakr said, "Allah's Messenger (ﷺ) said, "Our property is not inherited. Whatever we leave, is Sadaqa, but the family of (the Prophet) Muhammad can eat of this property.' By Allah, I will not make any change in the state of the Sadaqa of Allah's Messenger (ﷺ) and will leave it as it was during the lifetime of Allah's Messenger (ﷺ), and will dispose of it as Allah's Messenger (ﷺ) used to do." So Abu Bakr refused to give anything of that to Fatima. So she became angry with Abu Bakr and kept away from him, and did not task to him till she died. She remained alive for six months after the death of the Prophet. When she died, her husband `Ali, buried her at night without informing Abu Bakr and he said the funeral prayer by himself. When Fatima was alive, the people used to respect `Ali much, but after her death, `Ali noticed a change in the people's attitude towards him. So `Ali sought reconciliation with Abu Bakr and gave him an oath of allegiance. `Ali had not given the oath of allegiance during those months (i.e. the period between the Prophet's death and Fatima's death). `Ali sent someone to Abu Bakr saying, "Come to us, but let nobody come with you," as he disliked that `Umar should come, `Umar said (to Abu Bakr), "No, by Allah, you shall not enter upon them alone " Abu Bakr said, "What do you think they will do to me? By Allah, I will go to them' So Abu Bakr entered upon them, and then `Ali uttered Tashah-hud and said (to Abu Bakr), "We know well your superiority and what Allah has given you, and we are not jealous of the good what Allah has bestowed upon you, but you did not consult us in the question of the rule and we thought that we have got a right in it because of our near relationship to Allah's Messenger (ﷺ) ." Thereupon Abu Bakr's eyes flowed with tears. And when Abu Bakr spoke, he said, "By Him in Whose Hand my soul is to keep good relations with the relatives of Allah's Messenger (ﷺ) is dearer to me than to keep good relations with my own relatives. But as for the trouble which arose between me and you about his property, I will do my best to spend it according to what is good, and will not leave any rule or regulation which I saw Allah's Messenger (ﷺ) following, in disposing of it, but I will follow." On that `Ali said to Abu Bakr, "I promise to give you the oath of allegiance in this afternoon." So when Abu Bakr had offered the Zuhr prayer, he ascended the pulpit and uttered the Tashah-hud and then mentioned the story of `Ali and his failure to give the oath of allegiance, and excused him, accepting what excuses he had offered; Then `Ali (got up) and praying (to Allah) for forgiveness, he uttered Tashah-hud, praised Abu Bakr's right, and said, that he had not done what he had done because of jealousy of Abu Bakr or as a protest of what Allah had favored him with. `Ali added, "But we used to consider that we too had some right in this affair (of rulership) and that he (i.e. Abu Bakr) did not consult us in this matter, and therefore caused us to feel sorry." On that all the Muslims became happy and said, "You have done the right thing." The Muslims then became friendly with `Ali as he returned to what the people had done (i.e. giving the oath of allegiance to Abu Bakr)
Aişe r.anha'dan rivayete göre "Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in kızı Fatıma aleyhesselam Ebu Bekr'e haber göndererek yüce Allah'ın, Medine ve Fedek'te Resulüne fey" olarak verdiğinden kendisine düşen mirası ve Hayber'in beşte birinden kalanları ondan istedi. Ebu Bekr dedi ki: Resulullah: 'Bize mirasçı olunmaz. Geriye neyi bırakırsak o bir Sadakadır. Muhammed'in ailesi ise bu maldan (ihtiyacı olanı) yer' diye buyurmuştur. Ben de Allah'a yemin ederim, Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in Sadakası olan bir şeyi Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in dönemindeki haliyle bırakıp değişikliğe uğratmayacağım. Onlar hakkında Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem neyi yaptıysa andolsun ben de aynısını yapacağım. Bu sebeple Ebu Bekr ondan (bıraktığı Sadakadan) Fatıma'ya bir şey ödemeyi kabul etmedi. Bundan dolayı Fatıma, Ebu Bekr'e kızdı, ona darıldı. Vefat edinceye kadar da onunla konuşmadı. Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'den sonra altı ay yaşadı. Vefat edince kocası Ali geceleyin onu defnetti ve onun vefat ettiğini Ebu Bekr'e haber vermedi. Onun cenaze namazını da o kıldı. Fatıma hayatta olduğu sürece Ali insanlar nezdinde itibarlı idi ama Fatıma'nın vefatından sonra Ali insanların yüzlerinin kendisine karşı değiştiğini fark etti. Bu sebeple Ebu Bekr ile barışmanın ve ona bey'at etmenin yollarını aradı. Geçen o aylar zarfında henüz bey'at etmemişti. Ebu Bekr'e: Bize gel ve seninle birlikte de kimse gelmesin, diye haber gönderdi. Çünkü Ömer'in de hazır bulunmasını istemiyordu. Bu sefer Ömer: Hayır, Allah'a yemin ederim tek başına onların yanına gitmeyeceksin, dedi. Ancak Ebu Bekr: Size göre onlar bana ne yapabilirler ki! Allah'a yemin ederim onların yanına gideceğim, dedi. Ebu Bekr gidip onların yanına girdi. Ali şehadet getirerek dedi ki: Şüphesiz biz senin faziletini ve Allah'ın sana verdiklerini biliyoruz. Allah'ın sana sunduğu bir hayır dolayısıyla da seni kıskanmıyoruz. Fakat sen bu işi bizi dışarıda tutarak tek başına elinde tuttun. Bizler ise Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'e olan yakınlığımız dolayısıyla (bu işte) bir pay sahibi olduğumuz görüşünde idik. Nihayet Ebu Bekr'in gözleri yaşardı. Ebu Bekr konuşunca şunları söyledi: Nefsim elinde olana yemin ederim ki Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in akrabaları(nı görüp gözetmeyi) kendi akrabalarımı görüp gözetmekten daha çok severim. Fakat bu mallar ile ilgili olarak benimle sizin aranızda ortaya çıkan anlaşmazlık hususunda da hayırlı olanı yapmaktan geri durmadım. Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in bunlar hakkında ne yaptığını gördüysem mutlaka ben de onu yapmışımdır. . Bunun üzerine Ali, Ebu Bekr'e: Yarın öğleden sonra bey'atleşmek üzere seninle sözleşiyoruz, dedi. Ebu Bekr ögle namazını kıl(dır)dıktan sonra minbere çıktı, şehadet kelimesini getirdikten sonra Ali'nin durumunu, onun bey'at etmekten geri kalışını ve kendisine mazeret olarak belirttiklerini bu hususta onun mazereti olarak zikretti. Sonra da Allah'tan yardım diledi. Ali de şehadet kelimesini getirdi. Ebu Bekr'in hakkının büyüklüğünü ifade etti. Bu şekilde davranmaya kendisini itenin Ebu Bekr'i kıskanmak olmadığını, Allah'ın kendisine vermiş olduğu fazileti de reddetmek için yapmadığını anlattı. Fakat biz bu işte bir payımızın olduğu görüşünde idik. Ancak o bizi dışarıda tutarak bu işi tekeline aldı. Bundan dolayı içimizde bir şeyler hissettik, diye ekledi. Müslümanlar buna sevinerek: İsabet ettin dediler. Ali bu hususta bariz olana (Müslümanların hilafet ile ilgili genel tutumlarına) uygun olanı yapınca Müslümanlar da Ali'ye daha bir yakınlaştılar." Fethu'l-Bari Açıklaması: "Nebi s.a.v.'den sonra altı ay yaşadı." Hz. Fatıma'nın Nebiden sonra hayatta kaldığı süre ile ilgili olarak sahih olan budur. "Kocası Ali onu geceleyin defnetti ve vefatını Ebu Bekr'e bildirmedi." İbn Sa'd, Abdurrahman kızı Amre yoluyla el-Abbas'ın onun cenaze namazını kıldığını rivayet etmektedir. Değişik rivayet yolları ile de geceleyin defnedildiğini zikretmektedir. Bu ise onun vasiyeti dolayısıyla böyle olmuştu. Çünkü böylelikle tesettüre daha fazla uyulsun istemişti. Belki de Ebu Bekr'e vefat ettiğini bildirmeyişinin sebebi onun vefatının Ebu Bekr'e saklı kalmayacağını zannedişinden dolayıdır. Müslim, Nesai ve Ebu Davud'un, Cabir yoluyla rivayet ettiği geceleyin defin işinin yasaklandığına dair hadis ise, durumun tercihe elverişli olma halleri hakkındadır. Çünkü bu hadisin bir kısmında: "Kişinin bu işi çaresizlikten yapması hali müstesna" denilmektedir. "Fatıma hayatta olduğu sürece Ali insanlar nezdinde itibar görüyordu." Yani insanlar Fatıma'ya ikram olmak üzere ona saygı gösteriyarlardı. Fatıma vefat edip, Ali'nin Ebu Bekr'in huzuruna gelmeyişi sürüp gidince bu sefer onun da diğer insanların kabul ettiğini kabul etmesini istediklerinden gösterdikleri o saygıyı azaltmaya başladılar. Bundan dolayı Aişe hadisin sonlarında şöyle demiştir: "Gelip bey'at edince bu sefer insanlar onun da maruf olana dönmesi üzerine ona yakınlık göstermeye başladılar." Anlaşıldığı kadarıyla Fatıma hayatta olduğu sürece onun Ebu Bekr'e bey'atten geri kalması hususunda mazur olduğu görüşünde idiler. Çünkü onunla meşguloluyor, hastalığında ona bakıyor ve babası sallallahu aleyhi ve sellem'in vefatı dolayısıyla üzüntüsüne karşı onu teselli etmeye çalışıyordu. Ayrıca Ebu Bekr'den babasının mirasını isteyişini reddetmesi üzerine ona kızdığından ötürü Ali de ondan ilişkiyi kesmek hususunda ona muvafık davranmayı uygun görmüştü. (Müslümanlar da bütün bu sebepler dolayısıyla onu mazur görüyordu.) "Fakat Fatıma vefat edince Ali insanların yüzlerinin kendisine karşı değiştiğini gördü. O da bu sebeple Ebu Bekr ile barış ip ona beyrat etmenin yollarını aradı. Çünkü o aylar boyunca ona beyrat etmemişti." Kasıt Fatıma'nın hayatta olduğu sürece bey'at etmediğidir. el-Mazeri der ki: Ali r.a.'ın gösterdiği mazeretlerle birlikte bey'at etmekten geri kalışındaki bir başka mazeret şudur: İmama bey'atin hal ve akd ehli tarafından yapılması yeterli görülmüştür. Herkesin bey'atte bulunması vacip değildir. Herkesin onun huzuruna gelmesi ve onun elini tutması da gerekmez. Aksine ona muhalefet etmemek ve ona karşı baş kaldırmamak suretiyle ona itaate bağlı kalıp, ona boyun eğmek yeterlidir. Nitekim Ali'nin de durumu bundan ibaretti. O Sadece Ebu Bekr'in huzuruna gelmekte gecikmişti. Bunun sebebini de zikretmiş bulunuyoruz. "Ömer'in bulunmasını istemediğinden" Buna sebep ise Ömer'in söz ve uygulamalarında alışageldikleri güçlü ve kararlı tutumudur. Ebu Bekr ise ince ve yumuşaktı. Onlar Ömer'in hazır bulunması halinde kendilerinin maksat olarak gözettiği işin tatlıya bağlanmasına aykırı bir görüş ayrılığına sebep olabilecek çokça sitemin yapılmasından çekinmiş gibi görünüyorlar. "Onların yanlarına girme" ki sana karşı gösterilmesi gereken tazimi terk etmesinler. "Allah'ın sana takdim ettiği bir hayır dolayısıyla seni kıskanmadık." Yani hilafet dolayısıyla seni kıskanmadık "Seninle öğleden" zevalden "sonra sözleşiyoruz." "Müslümanlar Ali'ye yakınlık göstermeye başladılar." Yani ona sevgi duymaya başladılar. "İşe maruf olan şekilde dönünce" yani diğer insanların girdikleri gibi o da itaatin kapsamına girince. Kurtubi der ki: Ebu Bekr ile Ali arasında cereyan eden sitem, mazeret gösterme ve bunun anlamı üzerinde insaf ile düşünen bir kimse, onların her birisinin diğerinin faziletini kabul ettiğini, kalplerinin karşılıklı saygı ve sevgi hususunda ittifak etmiş olduğunu görecektir. Her ne kadar beşer tabiatı bazen bunlara yenik düşse de dine bağlılık böyle bir hali reddetmektedir. Tevfik Allah'tandır
‘আয়িশাহ (রাঃ) হতে বর্ণিত। নবী সাল্লাল্লাহু ‘আলাইহি ওয়াসাল্লাম-এর কন্যা ফাতেমাহ (রাঃ) আবূ বাকর (রাঃ)-এর নিকট রাসূলুল্লাহ সাল্লাল্লাহু ‘আলাইহি ওয়াসাল্লাম-এর পরিত্যক্ত সম্পত্তি মদিনা্ ও ফাদাক-এ অবস্থিত ফাই (বিনা যুদ্ধে প্রাপ্ত সম্পদ) এবং খাইবারের খুমুসের (পঞ্চমাংশ) অবশিষ্ট থেকে মিরাসী স্বত্ব চেয়ে পাঠালেন। তখন আবূ বাকর (রাঃ) উত্তরে বললেন যে, রাসূলুল্লাহ সাল্লাল্লাহু ‘আলাইহি ওয়াসাল্লাম বলে গেছেন, আমাদের (নবীদের) কোন ওয়ারিশ হয় না, আমরা যা ছেড়ে যাব তা সদাকাহ হিসেবে গণ্য হবে। অবশ্য মুহাম্মাদ সাল্লাল্লাহু ‘আলাইহি ওয়াসাল্লাম-এর বংশধরগণ এ সম্পত্তি থেকে ভরণ-পোষণ চালাতে পারবেন। আল্লাহর কসম! রাসূলুল্লাহ সাল্লাল্লাহু ‘আলাইহি ওয়াসাল্লাম-এর সদাকাহ তাঁর জীবদ্দশায় যে অবস্থায় ছিল আমি সে অবস্থা থেকে এতটুকুও পরিবর্তন করব না। এ ব্যাপারে তিনি যেভাবে ব্যবহার করে গেছেন আমিও ঠিক সেভাবেই ব্যবহার করব। এ কথা বলে আবূ বাকর (রাঃ) ফাতেমাহ (রাঃ)-কে এ সম্পদ থেকে কিছু দিতে অস্বীকার করলেন। এতে ফাতিমাহ (রাঃ) (মানবোচিত কারণে) আবূ বাকর (রাঃ)-এর উপর নাখোশ হলেন এবং তাঁর থেকে সম্পর্কহীন থাকলেন। তাঁর মৃত্যু অবধি তিনি আবূ বাকর (রাঃ)-এর সঙ্গে কথা বলেননি। নবী সাল্লাল্লাহু ‘আলাইহি ওয়াসাল্লাম-এর পর তিনি ছয় মাস জীবিত ছিলেন। তিনি ইন্তিকাল করলে তাঁর স্বামী ‘আলী (রাঃ) রাতের বেলা তাঁকে দাফন করেন। আবূ বাকর (রাঃ)-কেও এ খবর দিলেন না এবং তিনি তার জানাযার সালাত আদায় করে নেন।[1] ফাতেমাহ (রাঃ)-এর জীবিত অবস্থায় লোকজনের মনে ‘আলী (রাঃ)-এর মর্যাদা ছিল। ফাতিমাহ (রাঃ) ইন্তিকাল করলে ‘আলী (রাঃ) লোকজনের চেহারায় অসন্তুষ্টির চিহ্ন দেখতে পেলেন। তাই তিনি আবূ বাকর (রাঃ)-এর সঙ্গে সমঝোতা ও তাঁর কাছে বাইআতের ইচ্ছা করলেন। এ ছয় মাসে তাঁর পক্ষে বাই‘আত গ্রহণের সুযোগ হয়নি। তাই তিনি আবূ বাকর (রাঃ)-এর কাছে লোক পাঠিয়ে জানালেন যে, আপনি আমার কাছে আসুন। (এটা জানতে পেরে) ‘উমার (রাঃ) বললেন, আল্লাহর কসম! আপনি একা একা তাঁর কাছে যাবেন না। আবূ বাকর (রাঃ) বললেন, তাঁরা আমার সঙ্গে খারাপ আচরণ করবে বলে তোমরা আশঙ্কা করছ? আল্লাহর কসম! আমি তাঁদের কাছে যাব। তারপর আবূ বাকর (রাঃ) তাঁদের কাছে গেলেন। ‘আলী (রাঃ) তাশাহ্হুদ পাঠ করে বললেন, আমরা আপনার মর্যাদা এবং আল্লাহ আপনাকে যা কিছু দান করেছেন সে সম্পর্কে ওয়াকেবহাল। আর যে কল্যাণ (অর্থাৎ খিলাফাত) আল্লাহ আপনাকে দান করেছেন সে ব্যাপারেও আমরা আপনার উপর হিংসা পোষণ করি না। তবে খিলাফাতের ব্যাপারে আপনি আমাদের উপর নিজস্ব মতামতের প্রাধান্য দিচ্ছেন অথচ রাসূলুল্লাহ সাল্লাল্লাহু ‘আলাইহি ওয়াসাল্লাম-এর নিকটাত্মীয় হিসেবে খিলাফাতের কাজে আমাদেরও কিছু পরামর্শ দেয়ার অধিকার আছে। এ কথায় আবূ বাকর (রাঃ)-এর চোখ থেকে অশ্রু উপচে পড়ল। এরপর তিনি যখন আলোচনা আরম্ভ করলেন তখন বললেন, সেই সত্তার কসম যাঁর হাতে আমার প্রাণ, আমার কাছে আমার নিকটাত্মীয় চেয়েও রাসূলুল্লাহ সাল্লাল্লাহু ‘আলাইহি ওয়াসাল্লাম-এর আত্মীয়বর্গ অধিক প্রিয়। আর এ সম্পদগুলোতে আমার এবং আপনাদের মধ্যে যে মতবিরোধ হয়েছে সে ব্যাপারেও আমি কল্যাণকর পথ অনুসরণে পিছপা হইনি। বরং এ ক্ষেত্রেও আমি কোন কাজ পরিত্যাগ করিনি যা আমি রাসূলুল্লাহ সাল্লাল্লাহু ‘আলাইহি ওয়াসাল্লাম-কে করতে দেখেছি। তারপর ‘আলী (রাঃ) আবূ বাকর (রাঃ)-কে বললেনঃ যুহরের পর আপনার হাতে বাই‘আত গ্রহণের ওয়াদা রইল। যুহরের সালাত আদায়ের পর আবূ বাকর (রাঃ) মিম্বারে বসে তাশাহ্হুদ পাঠ করলেন, তারপর ‘আলী (রাঃ)-এর বর্তমান অবস্থা এবং বাই‘আত গ্রহণে তার দেরি করার কারণ ও তাঁর পেশকৃত আপত্তিগুলো তিনি বর্ণনা করলেন। এরপর ‘আলী (রাঃ) দাঁড়িয়ে আল্লাহর কাছে ক্ষমা প্রার্থনা করে তাশাহ্হুদ পাঠ করলেন এবং আবূ বাকর (রাঃ)-এর মর্যাদার কথা উল্লেখ করে বললেন, তিনি যা কিছু করেছেন তা আবূ বাকর (রাঃ)-এর প্রতি হিংসা কিংবা আল্লাহ প্রদত্ত তাঁর মর্যাদাকে অস্বীকার করার জন্য করেননি। (তিনি বলেন) তবে আমরা ভেবেছিলাম যে, এ ব্যাপারে আমাদেরও পরামর্শ দেয়ার অধিকার থাকবে। অথচ তিনি [আবূ বাকর (রাঃ)] আমাদের পরামর্শ ত্যাগ করে স্বাধীন মতের উপর রয়ে গেছেন। তাই আমরা মানসিক কষ্ট পেয়েছিলাম। মুসলিমগণ আনন্দিত হয়ে বললেন, আপনি ঠিকই করেছেন। এরপর ‘আলী (রাঃ) আমর বিল মা‘রূফ-এর পানে ফিরে আসার কারণে মুসলিমগণ আবার তাঁর নিকটবর্তী হতে শুরু করলেন। [৩০৯২, ৩০৯৩] (আধুনিক প্রকাশনীঃ ৩৯১৩, ইসলামিক ফাউন্ডেশনঃ)
(فوجدت) من الموجدة وهي الغض، وحصل ذلك لها على مقتضى البشرية، ثم سكن بعد ذلك لما علمت وجه الحق.
(فهجرته) لم تلتق به.
(يؤذن) يعلم.
(وجه) عذر في عدم مبايعته، لاشتغاله ببنت رسول الله صلى الله عليه وسلم وتسلية خاطرها.
(استنكر .
) رآها متغيرة وكأنها تنكر عليه.
(كراهية لمحضر عمر) أي مخافة أن يحضر عمر رضي الله عنه معه، وإنما كره ذلك لأن حضوره قد يكثر المعاتبة.
(لم ننفس) لم نحسدك على الخلافة.
(استبددت) من الاستبداد، وهو الاستقلال بالشيء، أي لم تعطنا شيئا من الإمارة أو الولاية، ولم تأخذ رأينا فيها.
(بالأمر) بأمر الخلافة.
(فلم آل) أقصر.
(عذره) قبل عذره.
(قريبا) قريبين منه ومجيبين له ومقدرين.
(راجع الأمر المعروف) أي رجع إلى ما هو حق وخير ومطابق لشرع الله عز وجل، ووافق الصحابة رضي الله عنهم بالمبايعة للخلافة.